İslam-Tasavvuf

son söz 2

ÖNSÖZ                                                                     
                                                                  “Soyum üzerinde bana eza eden kimseye, 
                          Allah’ın gazabı büyük olur.”

                     Muâviye b. Ebu Süfyân’ın halife olarak halktan biat almasıyla birlikte bir asır sürecek Emevî Devleti de kurulmuş oldu. Artık İslam ümmetinin yaşantısı ve geleceği Ümeyye oğullarının halifelerinin yönetimde izleyeceği stratejiye göre şekillenecekti. Bu durumun farkında olan ümmet de yaşantısına etki edecek olan halifelerin kontrol mekanizması olmaktan uzak duramazdı. Bu politikanın gereği olarak onlar yönetimde zeki, güçlü, adil ve dirayetli olan  halifeleri kabullendiler. Ancak halka zulmeden, yönetimde Allah’ın hükmünü uygulamayan, zevk ve eğlence ile gününü geçiren zalim halifeleri de içlerine sindiremediler. Bu zalim halifelerle çağdaş olanlar güç yetereceklerini  anladıklarıı zaman isyan etmekten kaçınmadılar. Güç yetiremeyeceklerini anladıkları zaman da  hiçbir şey yapamasalar dahi onları vicdanlarında yargılamaktan uzak durmadılar. Öyleki onların zalimliklerini ve zorbalıklarını yargıladıktan sonra onlara yakışacak diğer zalimlikleri de kendi sinesinden katmaktan çekinmediler. Akıllarına gelen tüm kötü meziyetleri onlara birer birer atfedip bunu da adeta yaşanmışcasına doğru kabul ettiler. Onlardan sonra gelen  halefleri de bunları doğru kabul ettiği gibi seleflerine daha dramatik yaklaşmak ve  onların çektiği acıları çekmek için bu rivayetlere eklemelerde bulundular.

                 Mesela peygamber torunu katili olarak bilinen Yezid’i ne çağdaşları ne de onlardan sonra gelenler bir türlü kabullenemediler. Bu sebeple de sinelerinde bildikleri tüm kötülükleri adeta Yezid yapmış gibi Yezid’in hayat senaryosuna işlediler. İşte bu zaviyeden bakılırsa Yezid, babasının kurmuş olduğu güçlü yönetimden dolayı halkın tepki ve  tehditlerinden uzak bir şekilde eceliyle ölse de halk ona eceli ile ölmeyi reva  görmedi. Onlara göre peygamber torununu öldüren kişi en adi bir şekilde ölmeliydi. Bu sebeple de hem çağdaşları hem halefler hem de hissiyatlı tarihçiler kendi mahkemelerinde Yezid’i yargıladılar. Hatta kendileri daha dramatize etmek için Hz. Peygamber’e isnadlarda bulunmaktan da çekinmediler.

 

             İşte bu zaviyeden yüzyıllardır var olan Emevî düşmanlığı bakacak olursak; Yezid’in İslam ümmetinin kalbine saldığı intikam ve nefret duygusu, Yezid’den sonra gelen bazı halifelerin kusurları ve saraydaki lüks yaşantıları çağın insanının ve sonrakilerin Emevî saltanatına düşmanlık hisleri beslemesine sebep olacaktır. Bu düşmanlık hisleri akla gelen bütün kötülükleri zorba ve zalim gördükleri bu halifelere mal etmeyi beraberinde getirdi. Bu sebepledir ki tarihi kitaplarda ve halk arasında Emevî halifelerinin birçoğunun vefat şekil ve sebepleri hakkında birçok mitoloji ve masalsı olaylar zinciri anlatılmaktadır. 

             Bir de şöyle acı bir tablo vardır ki Emevî halifelerin hakimiyet dönemlerinde oluşturduğu bu kin ve nefret duygusu, bu dönemde az da olsa dile getirilse bile fazla dillendirilmeden, çoğu zaman kanlı bir şekilde örtbas edilmişti. Ancak Emevî yönetimin adaletsizliği bahane ederek yerine geçmek isteyen ve Kerbela faciasında yürekleri dağlanan Abbasoğulları’nın göreve gelmesinden sonra bastırılan bu düşmanlık sinelerde eskisinden daha şiddetli ve acımasızca südur etmeye başladı. Halk ile beraber Abbasoğulları da haykıramadıkları veya haykırıp da bir netice alamadıkları düşmanlıklarını gün yüzüne çıkardılar. Öyleki bu düşmanlık bazen Emevîlerin zalimliklerinden daha ürperticiydi. Nitekim onlar mezarlarında kemikleri kalmış Emevî halifelerini dahi mezardan çıkarıp yargılayıp idam etmekten çekinmediler. Aslında onlar halk gibi içlerinde kurdukları mahkemeyi gün yüzüne çıkartıyorlardı. Hâl böyle olunca halk hem içindeki kini dökmek hem de Abbasoğulları’na yaranmak için aklına gelen bütün kötülükleri Emevîlere isnat etmekten çekinmedi. Kısacası Emevî hilafetinin bitmesi ile şiddetli ve acımasız bir Emevî düşmanlığı da başladı.

            Yukarda sayılan sebeplerden ve ilerde zikredeceğimiz sebeplerden dolayı birçok Emevî halifesinin vefat şekli ve sebebi muammadır. Günümüzde yapılan çalışmalarla bu sis perdesi aralanmaya çalışılmaktadır. Biz de bu çalışmamızda Emevî halifelerinin vefat şekil ve sebeplerine değindikten sonra vefatları hakkında şaibe bulunan halifelerin gerçek vefat şekil ve sebebini anlamaya çalışacağız.

            Emevî halifelerin vefat şekil ve sebeplerinden bahseden önce bir giriş faslı yer alacaktır. Burada bu araştırma izlediğimiz metodumuz ve kaynaklar hakkında bilgi verilecektir. Araştırmamızın ciddiyeti ve sıhhati açısından böyle bir girişin elzem olduğunu düşünüyoruz. Daha sonra şahısların ölümlerinde etkili olan hastalıklar zikredilecektir. Böylelikle halifelerin vefatlarına sebep olan  hastalıklar daha iyi anlaşılacağı gibi onların gerçekten bu hastalıklarla mı öldüğü yoksa başka bir sebepten mi öldüğü, gerçeğini anlamaya çalışacağız.

            Giriş bölümünden sonra birinci bölüm yer alacaktır. Burada öncelikle hilafet makamına oturan on dört Emevî halifesinin kısa biyografisi ve döneminden kısaca bahsedeceğiz. Daha sonra bu halifelerin vefat şekil ve sebeplerini zikredip hayatıyla bir bütün olarak değerlendireceğiz. Bu bölümde tarihi bilgiler ışığında hareket edeceğiz.

            İkinci bölümde,edindiğimiz bilgiler  ve olayların bıraktığı tesirlerden hareketle bir kritize yapacağız.

             Sonuç bölümde ise genel izlenim ve olaya  bakış açımızı belirterek çalışmamızı  sonlandıracağız.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol